5 Eylül 2012 Çarşamba
işler, insanlar hangisi ?
Bugün böyle birşeye rastladım ve ne kadar haklı dedim. Sevilmek için yaratılan insan ve kullanılmak için olanlar işler iken, işleri sevip insanları bunlar için kullandığımz için dünya kaosta.
3 Eylül 2012 Pazartesi
DEĞİŞMEK
Bu akşam sıvamadım eve. Aslında uzunca sayılacak bir zamandır böyleyim. Çok aniden harekete geçiyorum. Nasıl giyindim, kapıyı nasıl kitledim bilmiyorum. Yolda bir arkadaşımı aradım, "gel" dedim. Gelmese de yoldaydım ben zaten, o rahatlıkla konuştum. Sesimde hasta ve kötü gibi olduğunda reddetmedi arkadaşım.
Muhabetler sohbet derken gerçeten düşündüğüm bir noktaya geldik. Değişmek mi zor, yoksa değiştiğini fark etmek mi? Eski senin daha iyi olmadığını bildiğinde halde özlemek kötü birşey mi?
Şöyle düşünüyorum kendi hakkımda:
Eskiden ben
bencildim, vurdumduymazdım
insanların dediklerini çokta umursamazdım
kendi kendime yeterdim
zayıflığımı asla göstermezdim
her zaman güçlü durur asla pes etmezdim
önce başkasındaki problemleri görür sonra kendimi eliştirirdim
ilgi beklerdim ve zorlada olsa istediğim ilgili alırdım
Nasıl oldu, ne oldu bilmiyorum. Şuanda:
insanların dediklerine çok takılıyorum, üzülüyorum
yalnız kalamıyor, sürekli birilerine ihtiyaç duyuyorum
yaptığım şey birine zarar verir diye çok korkuyorum, endişeleniyorum
kötü hissediyorsam, (ki bu aralara öyleyim ) herkese göstermek istiyorum
ortamlarda göze batmamak istiyorum
Böyle yazınca krallıktan ezikliğe bir geçişmiş gibi geldi bana. Allhım artık ben bir ezik miyim!
Neyse kendim ile çok uğraşıyorum bakın yakında SWOT umu bile yapacak kıvama geliyorum. Kendime takmış durumdayım.
Bir yandanda bu değişim, bu yeni hal iyi birşey diyorum. Artık o 19- 20 yaşında asi genç değilsin, hayat seni törpüledi. Buda içindeki duyguları çıkarttı meydana. Daha çok mutlu oluyorsun mutlu olduğunda ama herşeyin bir bedeli var. Karşılığında üzüldüğünde daha çok üzülüyorsun. Çünkü duygularını yaşıyorsun, hissediyorsun, gösteriyorsun.
Artık eski sene dönmek mümkün değil çünkü duyguların tadını aldın.
İşte çözmem gereken 2. adım: Acaba yoksa sadece " zaten ben böyle biriydim artık olgunlaştım ve kendimi tanıdım (kendimi kabul ettim ve zorda olsa beğenmesemde olduğum gibi gözüküyorum, yaşıyorum )"
Muhabetler sohbet derken gerçeten düşündüğüm bir noktaya geldik. Değişmek mi zor, yoksa değiştiğini fark etmek mi? Eski senin daha iyi olmadığını bildiğinde halde özlemek kötü birşey mi?
Şöyle düşünüyorum kendi hakkımda:
Eskiden ben
bencildim, vurdumduymazdım
insanların dediklerini çokta umursamazdım
kendi kendime yeterdim
zayıflığımı asla göstermezdim
her zaman güçlü durur asla pes etmezdim
önce başkasındaki problemleri görür sonra kendimi eliştirirdim
ilgi beklerdim ve zorlada olsa istediğim ilgili alırdım
Nasıl oldu, ne oldu bilmiyorum. Şuanda:
insanların dediklerine çok takılıyorum, üzülüyorum
yalnız kalamıyor, sürekli birilerine ihtiyaç duyuyorum
yaptığım şey birine zarar verir diye çok korkuyorum, endişeleniyorum
kötü hissediyorsam, (ki bu aralara öyleyim ) herkese göstermek istiyorum
ortamlarda göze batmamak istiyorum
Böyle yazınca krallıktan ezikliğe bir geçişmiş gibi geldi bana. Allhım artık ben bir ezik miyim!
Neyse kendim ile çok uğraşıyorum bakın yakında SWOT umu bile yapacak kıvama geliyorum. Kendime takmış durumdayım.
Bir yandanda bu değişim, bu yeni hal iyi birşey diyorum. Artık o 19- 20 yaşında asi genç değilsin, hayat seni törpüledi. Buda içindeki duyguları çıkarttı meydana. Daha çok mutlu oluyorsun mutlu olduğunda ama herşeyin bir bedeli var. Karşılığında üzüldüğünde daha çok üzülüyorsun. Çünkü duygularını yaşıyorsun, hissediyorsun, gösteriyorsun.
Artık eski sene dönmek mümkün değil çünkü duyguların tadını aldın.
İşte çözmem gereken 2. adım: Acaba yoksa sadece " zaten ben böyle biriydim artık olgunlaştım ve kendimi tanıdım (kendimi kabul ettim ve zorda olsa beğenmesemde olduğum gibi gözüküyorum, yaşıyorum )"
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Rich Man, Poor Woman
Evet, biliyorum, bende
"peeeehh, adını bile bu koyuyorlarsa bu asyada iş bitmiştir " dedim
"Hayatta izlemem" dedim
"Çok saçma" dır da dedim ammaaaaaaa
öyle değilmiş :) Çok şirin, içinizi kıpır kıpır yapacak aynı zamanda bir o kadar da hareketli ve heycanlı bir dizi. İş dünyası içinde geçtiği için ben daha da çok sevdim.
Ve dizinin adını "NEXT INNOVATION" olarak değiştiriyorum. Böyle bir isim vermek varken, kimden çıktıysa rich man poor woman tebrikler....
Esas oğlan: Hyuga Tohru karakterinde Oguri Shun ( ki sevdik, beğendik artık koreliler okadar itici geliyordu ki tekrar beğendiğim bir star çıktı :) )
Esas kız: Chihiro Sawaki karakterindeki Ishihara Satomi, başlangıçta çirkin gelsede filmi izledikçe görüyoruz ki gerçekten çok güzelmiş :)
Konuya gelirsek; esas kızımız üniversiteden yeni mezun oluyordur ( öyle böyle değil Tokyo üniversitesi ) ancak bir çok iş başvurusu yapmasına rağmen hiç bir yere kabul alamaz. Esas oğlan ise tam bir Steve Jobs'tır. Sıfırdan bir şirket kurmuştur ve çok hırslı, çok zeki çok başarılıdır. Ancak herkes gibi bir kusuru vardır. İsimleri ve yüzleri aklında tutamamaktadır. Ayrıca annesinin onu terk etmiş olması geçmişinde büyük bir yaradır ve büyük bir zaafı haline gelmiştir. Zaten kızımızda bunu kullanarak Hyuganın şirketinde işe başlayacaktır.
Derken derken, kızımız aşık olur, ancak oğlumuzun peşinde olan tek kişi o değildir. İş dünyasının yalanları, en güvenilen insanların arkadan çevirdikleri dolaplar, aşk, meşk herşey var dizide.
Bence bir şans verin sizde çok seveceksiniz.
Dizi hakkında internette bir şeyler bakarken aşağıdaki görselleri buldum, çok şekerler bence :)
"peeeehh, adını bile bu koyuyorlarsa bu asyada iş bitmiştir " dedim
"Hayatta izlemem" dedim
"Çok saçma" dır da dedim ammaaaaaaa
öyle değilmiş :) Çok şirin, içinizi kıpır kıpır yapacak aynı zamanda bir o kadar da hareketli ve heycanlı bir dizi. İş dünyası içinde geçtiği için ben daha da çok sevdim.
Ve dizinin adını "NEXT INNOVATION" olarak değiştiriyorum. Böyle bir isim vermek varken, kimden çıktıysa rich man poor woman tebrikler....
Esas oğlan: Hyuga Tohru karakterinde Oguri Shun ( ki sevdik, beğendik artık koreliler okadar itici geliyordu ki tekrar beğendiğim bir star çıktı :) )
Esas kız: Chihiro Sawaki karakterindeki Ishihara Satomi, başlangıçta çirkin gelsede filmi izledikçe görüyoruz ki gerçekten çok güzelmiş :)
Konuya gelirsek; esas kızımız üniversiteden yeni mezun oluyordur ( öyle böyle değil Tokyo üniversitesi ) ancak bir çok iş başvurusu yapmasına rağmen hiç bir yere kabul alamaz. Esas oğlan ise tam bir Steve Jobs'tır. Sıfırdan bir şirket kurmuştur ve çok hırslı, çok zeki çok başarılıdır. Ancak herkes gibi bir kusuru vardır. İsimleri ve yüzleri aklında tutamamaktadır. Ayrıca annesinin onu terk etmiş olması geçmişinde büyük bir yaradır ve büyük bir zaafı haline gelmiştir. Zaten kızımızda bunu kullanarak Hyuganın şirketinde işe başlayacaktır.
Derken derken, kızımız aşık olur, ancak oğlumuzun peşinde olan tek kişi o değildir. İş dünyasının yalanları, en güvenilen insanların arkadan çevirdikleri dolaplar, aşk, meşk herşey var dizide.
Bence bir şans verin sizde çok seveceksiniz.
Dizi hakkında internette bir şeyler bakarken aşağıdaki görselleri buldum, çok şekerler bence :)
21 Ağustos 2012 Salı
ÖZGÜRLÜK ? HAYATA BAĞLANMAK ? AMAÇ ?
Evet, uzun zamandır bu yazıyı yazmak aklımda ancak bir türlü fırsatını bulamadım. Sonunda...
Konu nereden çıkıyor, neden sorguluyorum, önce bunu paylaşmak isterim. Bakınız. aşağıdaki resimler
Renkli ofis köşem |
Ark. Masasından |
2 karede ofisten olan fotograflar... Öncelikle benimkilerin hikayesini anlatmak istiyorum.
1. si kitaplı, kepli çim kız: Bu kız beni temsil ediyor, ben kimdim, nasıl biriydim. Unutmamalıyım, içimdeki heyecanı, çalışma azmini korumalıyım. Her zaman renkli olmalıyım. Ve şuanda saçları da benim gibi kısa bu çim kızın ama uzayacak, tek yapmam gereken, ihmal etmemek. Ayrıca saçlarının uzamasını istiyorsam ona bol bol su vermeliyim, ve en az 2 kere güneş alacak bir yere koymalıyım. Bunları yaparken kendime de hatırlatmış oluyorum, öğle yemeğinde dışarı çık, yazın güneşini kaçırma ve teninin güneşten ısınmasına izin ver. Kendini şımart, ne olursa olsun kendine bak, ihmal etme...
2.si çiçekli çakmak: Kendisinin önemli bir arkadaşımdan hacıladım :) Tam benim köşeme göre, renkli renkli dedim. Ama özel bir anlamı var benim için. Eğer o özel anlamdan tamamen vazgeçersem kendisini masamdan kaldıracağım.
3.Mantar: 6lı kutuda aldım bu mantar mumları çok kıymetli bir çok arkadaşıma dağıttım. Onlarında ofis masalarında 1 adet bu mumlardan var. Bu da arkadaşlığımızın bağını ifade ediyor.
Yani aşk, arkadaşlık ve kendim.... hepsini temsilen masamda bir köşe var. Niye derseniz, günümün çoğunu geçirdiğim masamda kendim olabilmek, özgürlüğümü ilan edebilmek ve hayata bağlanabilmek için.
Tuğçenin masasındaki mumum :) |
Arkadaşımın dediğim mavi soda şişelerine gelirsek, oda kendisine hatırlatmak, hayata bağlı kalmak, birşeyleri biriktirmek için masasında tutuyor bu şişeleri. Gerçi ben çok açıklayamadım şu an o olsaydı gayet güzel anlatırdı amacını. Gerçi benim şüphelerim var, belirli bir sayıdan sonra o şişileri koyacak yer bulamayacağız :) Hadi hayırlısı diyorum :)
13 Ağustos 2012 Pazartesi
İSTANBUL'DA YAĞMURLAR
Yazın geçtiğinin hafiften belirtileri gelmeye başladı... Yağmurlar
Ben ki hiç sevmem yağmurları, soğukları. Ancak bu yaz öyle yakmış ki içimi ilk yağdığı gece sabah 6 ya kadar balkonda oturup tadını çıkardım. İnanılmaz güzeldi... Dinlendirici, arındırıcı,sakinleştirici... kalbimin korlarını söndürücü, tazeleyeci...
Dünkü yağmur için aynısını diyemeceğim malesef. Pazar günü...
Plazada bizim katta tek başımaydım. Öncelik hleerşey güzeldi, yavaş yavaş çalışıyordum, müzik dinliyordum. İş yerindeki sakinliğin tadı güzeldi. Sonra takırtılar geldi. Anlayadım. Konsantre olmaya çalıştım. 16. katta olduğumuz için herhalde birden bütün camlar benbeyaz oldu. Dışsarıyı göremez oldum, tabiki içerisi de karardı. Arayıp ışıkları açtırdım. 5 dk olmadı ışıklar gitti. Aradım. Elektrikler kesildi dediler. Tıkırtılar, uğultular, karanlık. Ödüm çatladı.
Tım tım tım.....
Derken yağmur başladı. Bir OH dedim. Korku filminde değiliz. Sadece hava sebebiyleymiş herşey :)
Yağmur bitene kadar usulca çalıştım, sonrasında zaten hava tekrar açtı ve güzelleşti. Yağmur sonrası serinlik ve ışıldayan hava... işte sen paha biçilemezdin.
Ben ki hiç sevmem yağmurları, soğukları. Ancak bu yaz öyle yakmış ki içimi ilk yağdığı gece sabah 6 ya kadar balkonda oturup tadını çıkardım. İnanılmaz güzeldi... Dinlendirici, arındırıcı,sakinleştirici... kalbimin korlarını söndürücü, tazeleyeci...
Dünkü yağmur için aynısını diyemeceğim malesef. Pazar günü...
Plazada bizim katta tek başımaydım. Öncelik hleerşey güzeldi, yavaş yavaş çalışıyordum, müzik dinliyordum. İş yerindeki sakinliğin tadı güzeldi. Sonra takırtılar geldi. Anlayadım. Konsantre olmaya çalıştım. 16. katta olduğumuz için herhalde birden bütün camlar benbeyaz oldu. Dışsarıyı göremez oldum, tabiki içerisi de karardı. Arayıp ışıkları açtırdım. 5 dk olmadı ışıklar gitti. Aradım. Elektrikler kesildi dediler. Tıkırtılar, uğultular, karanlık. Ödüm çatladı.
Tım tım tım.....
Derken yağmur başladı. Bir OH dedim. Korku filminde değiliz. Sadece hava sebebiyleymiş herşey :)
Yağmur bitene kadar usulca çalıştım, sonrasında zaten hava tekrar açtı ve güzelleşti. Yağmur sonrası serinlik ve ışıldayan hava... işte sen paha biçilemezdin.
4 Ağustos 2012 Cumartesi
Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey
aşk yarım, nefret yarım, hayat yarım...
her şeyde biraz seni bulurum,
nerede olsam aklımdasın biraz..
kimse bilmez, kimse duymaz
bir tek ben bilirim seni sevdiğimi...
bir de sen bilirsin biraz..
kalabalık kuytularda boğulur çığlıklarım...
kuru bir teselli bulurum ben kendi halime.
vazgeçilmez tutkularda kaybolur yaşadıklarım..
dağılıp giden bir sis halinde...
uzaktan gelir gibi sesin,
sanki hep başka bir alemdesin..
her şeyde biraz seni bulurum...
nerede olsam aklımdasın biraz...
kimse bilmez, kimse duymaz
bir tek ben bilirim seni sevdiğimi...
bir de sen bilirsin biraz..
kalabalık kuytularda boğulur çığlıklarım...
kuru bir teselli bulurum ben kendi halime.
vazgeçilmez tutkularda kaybolur yaşadıklarım..
dağılıp giden bir sis halinde...
________________
Bence söylenecek pek bir şey yok artık, aşk yarım, nefret yarım, hayat yarım...
Yarım kalmak ya da bitmek neye göre kime göre.
Benim için yarım kalan senin için bitmişse, bu durumumun eksikliğini arttırır mı? arttırmalı mı?
Kimse bilmez... Herşey algıdan ve düşüncelerden ibaret bir toz bulutu...
28 Temmuz 2012 Cumartesi
Kötü Karma
En son okuduğum ve herkese tavsiye edeceğim bir kitap...
Öncelikle kitabın ilk özelliği komik olması daha sonrasında tanımlayıcı sıfatlar için: sürükleyici, eğlenceli, düşündürücü 'yü sayabiliriz.
Konusundan biraz bahsetmek gerekirse:
Kim Lange, televizyon dünyasında başarılı bir sunucudur, evli ve çocukludur. Özel hayatında ise iyi bir eş ve anne olmayı becerememiş, bencil bir kadındır. Derken ölür, ancak bu ölüm onun için bir son değildir.
Kendisini karınca olarak, kendi evinin bahçesinde bulur... Bundan sonra yaşacağı yüzlerce ölüm ve diriliş hiyakesinde hayatında yaşadıkları ve yaşamadıklarını düşünmek için bolca vakit bulur... Ayrıca kitaptaki diğer ilginç karakter de casanovadır :) O da kişiliği sebebiyle sürekli kötü karma topladığı bir reenkarnasyon paradoksu içerisindedir, eee o kadar kadının kalbini çaldıktan ve kırdıktan sonra, çıkması zor işin içinden :)
İyi karma toplamak, iyi bir insan olmak, hayatın kıymetini bilmek, sevdiklerimizi fark etmek ve değer vermek hakkında başarılı bir roman.
Herkese tavsiye ederim, okuyun ve düşünün!
Not: kitabı okuduktan sonra karıncalara daha çok saygı duyuyorum ve her baktığımda dönüp bir daha bakıyorum.
Öncelikle kitabın ilk özelliği komik olması daha sonrasında tanımlayıcı sıfatlar için: sürükleyici, eğlenceli, düşündürücü 'yü sayabiliriz.
Konusundan biraz bahsetmek gerekirse:
Kim Lange, televizyon dünyasında başarılı bir sunucudur, evli ve çocukludur. Özel hayatında ise iyi bir eş ve anne olmayı becerememiş, bencil bir kadındır. Derken ölür, ancak bu ölüm onun için bir son değildir.
Kendisini karınca olarak, kendi evinin bahçesinde bulur... Bundan sonra yaşacağı yüzlerce ölüm ve diriliş hiyakesinde hayatında yaşadıkları ve yaşamadıklarını düşünmek için bolca vakit bulur... Ayrıca kitaptaki diğer ilginç karakter de casanovadır :) O da kişiliği sebebiyle sürekli kötü karma topladığı bir reenkarnasyon paradoksu içerisindedir, eee o kadar kadının kalbini çaldıktan ve kırdıktan sonra, çıkması zor işin içinden :)
İyi karma toplamak, iyi bir insan olmak, hayatın kıymetini bilmek, sevdiklerimizi fark etmek ve değer vermek hakkında başarılı bir roman.
Herkese tavsiye ederim, okuyun ve düşünün!
Not: kitabı okuduktan sonra karıncalara daha çok saygı duyuyorum ve her baktığımda dönüp bir daha bakıyorum.
Yaz Geceleri
Günlerin sıcaklığının artması ve ramazan derken, gecelerin insanı oldum artık.3'ten 4'den önce uyuyamaz oldum. Türkçe şarkılar dinlemeye başladım tekrar... Güzel çiçek fotograflarına bakarak vakit geçiriyorum. Güzel çiçekler umut veriyor bana...
Bu akşam türk kahvesi falına baktık, komik gelecek ama kocaman boynuları olan 2 öküz vardı ve öyle belirgindiler ki... İnternetten anlamına baktım, ferahlık, bolluk, mutluluk, hiç olmadığı kadar neşe diyor...
Umarım güzel günler beni bekliyor, şuan hiçte bunlar olabilecekmiş gibi gözükmese, umuyorum, çağırıyorum, OLACAK!
21 Temmuz 2012 Cumartesi
Ramazan dan bir gün
Dün oruç tutmamıştım ve bugün ilk günüm...
Garip bir gündü:
Ancak aşağıdaki gibi serinlikle gelseydin de hiç fena olmazdı hani :) :) :)
Garip bir gündü:
- Avukata gittim :S Allahım benim avukatlık ne işim olur ki... Nese bunu sonra ayrıca açıklayacağım
- King marka Hepsiburadadan sipairş ettiğim fırınım geldi, dün akşam bu sebeple Şileye gitmedim. Çok büyük heycanla paketi açtım. Çünkü bu fırını işyerimden arkadaşlarım iftara geldiğinde yemek yapmak için kullanacağım. Ancak paketi açtığımda ne göreyim. Ön camı kırık :S Kargoyu aramalar, hepsiburadan değişim talepleri derken kötü bir akşamdı. Sabah bu sürecin 20 25 gün süreciğini öğrenince daha da üzüldüm. Ve servis yollarını tuttum. Herşeyi boşverip kendi ellerimle gidip servise bıraktım
- Şimid annemlerdeyim, herşeyi yaptık amam akşam olmuyor. Sofra hazır bu saatten ve ezanı bekliyoruz :) Bu ramazanda ezanı beklemek bile güzel, ne diyelim :) Özlemişim Ramazan, Hoşgeldin.
Ancak aşağıdaki gibi serinlikle gelseydin de hiç fena olmazdı hani :) :) :)
18 Temmuz 2012 Çarşamba
NEFES ALMAK... büyükçekmece sahil
Bu akşam nefes aldım...
Uzuncadır tutuyormuşum nefesimi içimde, önce içimde tuttuğum karbondioksit ile pislenmiş havayı bıraktım. Ve oksijenli temiz hava ile doldu çiğerlerim. O kadar güzeldi ki ...
Tabi her saniye yapıyorum ben bu işlemi ama bu akşam hayattan bir nefes aldım ben. İşten eve geç geldim, patates kızartması yapayım dedim, telefon ile konuşurken patatesleri yaktım. Telefon konuşmam okadar uzun sürdü ki, tüm patetesleri telefon ile konuşurken yemek zorunda kaldım.
Ama yılmadım, bu akşam güzel olabilir dedim. Bir arkadaşımı aradım.
Ve buralarda yeni olduğum için, hiç gitmediğim ama merak ettiğim bir yer vardı. Arkadaşımda orayı önerdi. Ver elini büyükçekmece sahil.
Çok şaşırdım, tam bir yazlıkçı mekanı gibi gözüküyor. Kordon diyorlar sahile. 10 dakikada bir belediye uyarı yapıyor,
"sağlıklı yaşam , temiz çevre !"
Oldukça kalabalık, yürürken zorlandığınız noktalar oluyor.
Biz plaj gibi bir alanda, kumların üzerine masa atmış bir çay bahçesine oturduk. Deniz bana 1 adımdı :) Gökyüzü çok güzeldi. Japon feneri saldı birileri, uçuşu harikaydı. Bende en kısa sürede uçurmak istiyorum, ama malum tek başına tadı olmaz bu işin, birlikte dilek tutacağım birileri olmalı.
Gözyüzü harikaydı...( tabi yukarıdaki görsel, temsilidir nerede bu görüntü :) )
Ama hava 11 civarı artık katlanılmaz bir soğuk oldu, ancak plajdan kordona çıkınca ısındık.
Dondurma yedik.
Alışveriş yaptık.
Ve bu akşam çarşamba,
Belkide en güzel çarşambalarımdan bir tanesi ...
Bugün işyerinde arkadaşımız için doğumgünüde yaptık oda süperdi.
Allahım bu nefes, umarım tüm vucuduma güç ve enerji veririr, uzun uzun koşturur beni :)
Aşağıdaki görsel gerçektir, büyükçekmece sahilden bir kare
Uzuncadır tutuyormuşum nefesimi içimde, önce içimde tuttuğum karbondioksit ile pislenmiş havayı bıraktım. Ve oksijenli temiz hava ile doldu çiğerlerim. O kadar güzeldi ki ...
Tabi her saniye yapıyorum ben bu işlemi ama bu akşam hayattan bir nefes aldım ben. İşten eve geç geldim, patates kızartması yapayım dedim, telefon ile konuşurken patatesleri yaktım. Telefon konuşmam okadar uzun sürdü ki, tüm patetesleri telefon ile konuşurken yemek zorunda kaldım.
Ama yılmadım, bu akşam güzel olabilir dedim. Bir arkadaşımı aradım.
Ve buralarda yeni olduğum için, hiç gitmediğim ama merak ettiğim bir yer vardı. Arkadaşımda orayı önerdi. Ver elini büyükçekmece sahil.
Çok şaşırdım, tam bir yazlıkçı mekanı gibi gözüküyor. Kordon diyorlar sahile. 10 dakikada bir belediye uyarı yapıyor,
"sağlıklı yaşam , temiz çevre !"
Oldukça kalabalık, yürürken zorlandığınız noktalar oluyor.
Biz plaj gibi bir alanda, kumların üzerine masa atmış bir çay bahçesine oturduk. Deniz bana 1 adımdı :) Gökyüzü çok güzeldi. Japon feneri saldı birileri, uçuşu harikaydı. Bende en kısa sürede uçurmak istiyorum, ama malum tek başına tadı olmaz bu işin, birlikte dilek tutacağım birileri olmalı.
Gözyüzü harikaydı...( tabi yukarıdaki görsel, temsilidir nerede bu görüntü :) )
Ama hava 11 civarı artık katlanılmaz bir soğuk oldu, ancak plajdan kordona çıkınca ısındık.
Dondurma yedik.
Alışveriş yaptık.
Ve bu akşam çarşamba,
Belkide en güzel çarşambalarımdan bir tanesi ...
Bugün işyerinde arkadaşımız için doğumgünüde yaptık oda süperdi.
Allahım bu nefes, umarım tüm vucuduma güç ve enerji veririr, uzun uzun koşturur beni :)
Aşağıdaki görsel gerçektir, büyükçekmece sahilden bir kare
12 Temmuz 2012 Perşembe
Sarışın kız ve Limon Ördek
Evde sıcaktan fenalıklar geçirirken, bir anda "kalk Smile!" dedim. Çamaşırları makineye attım, her zamanki gibi yanlışlıkla banyoyu su bastı, elimdeyken banyoyu sildim. Ohh mis gibi, bir ara mutfagada girmeli...
Bu böyle olmayacak dedim, su içtim, kesmedi. Benim vazgeçilmez içeceğim de pitmiş, uffff. Neyse o hızla markete çıktım, soda almaya. Öyle salına salına dolaşırken markatte, arkamdan birisi sesleniyor:
"SEVMEK İSTERMİSİN ??? "
Bana diyor olamazlar?, kim böyle bağırarak konuşurki, nerede bu sodalar, hala bağırıyor ya. Derken biri mini eteğime asıldı.
Ne oluyor derken, arkama döndüğünde sarışın şirin bir kız, elinde kırmızı bir sepet, içerisinde sapsarı bir yavru ördek :) Bu ne dedim, "sevmek istermisin bak çok güzel" dedi ufaklık. Nereden buldun dedin, babam aldı dedi. Ördeğini çok sevmiş,ve gerçektente çok tatlı bir ördekti. Yalnız kızın, mutluluğu ve herkese ördeğini göstermek istemesi çok sevimliydi. Manava bakan kızda, bir marul yaprağı verdi ördeğe.
Artık ördekte mutluydu, küçük limonun ablası ola ufaklıkta :)
Yalnız evden çıkarken normal telefonumu almayıp, eski olanı almıştım. Malesef resimler çok kalitesiz :(
Bu böyle olmayacak dedim, su içtim, kesmedi. Benim vazgeçilmez içeceğim de pitmiş, uffff. Neyse o hızla markete çıktım, soda almaya. Öyle salına salına dolaşırken markatte, arkamdan birisi sesleniyor:
"SEVMEK İSTERMİSİN ??? "
Bana diyor olamazlar?, kim böyle bağırarak konuşurki, nerede bu sodalar, hala bağırıyor ya. Derken biri mini eteğime asıldı.
Artık ördekte mutluydu, küçük limonun ablası ola ufaklıkta :)
Yalnız evden çıkarken normal telefonumu almayıp, eski olanı almıştım. Malesef resimler çok kalitesiz :(
9 Temmuz 2012 Pazartesi
Lee Minho'nun yeni dizisi : The Faith
Allahım yazsam mı yazmasam mı çok kararsız kaldım, çünkü çekimlerden alınan resimler ya da yayınlananlar beni pek tatmin etmedi.
Yeni dizimiz kış aylarından itibaren kendinden bahsettiriyor, dizinin yayına gireceği tarih yaklaştıkça, Lee min ho'nun facebook hesabının aktifliğide arttı. Bugün paylaştığı linkte aşağıdaki görseller mevcuttu.
Kızın bakışları ok'de, Lee minho bunlar ne! Acaba hedef kitleden mi çıkıyorum yoksa, bu sefer olmamış mı Lee Minhocuğum ?
Neyse,bunlar sadece benim şahsi takıntılarımdır umarım, işallah bol kazanç getiren ve zevkle izleyeceğimiz bir dizi olur. Ama bu sene moda olan yeni çağ-eski çağ transferlerinin 3.cüsü olacak. Umarım farklı bir tarz yakalayabilecektir.
Konusuna gelirsek:
" Lee Min Ho Goryeo döneminde yaşayan bir savaşçıdır. Yardımcı aktör Kim Hee Sun ise modern zamandan bu çağa yolculuk eden bir estetik cerrahı canlandırmaktadır.Lee Min Ho dizide, saldırıya uğrayan bir prensese yardım etmek için cerrahı modern çağdan kaçırıp 700 yıl öncesine götürür." (Alıntıdır)
http://asyadrama.blogspot.com/2012/06/lee-min-honun-yeni-dizisi-faithten.html
Küçük kız kardeşim, çok heycanla bekliyor, Ağustosta karışımızda olacak 24 bölümlük dizimi bizde bekliyoruz :)
Yeni dizimiz kış aylarından itibaren kendinden bahsettiriyor, dizinin yayına gireceği tarih yaklaştıkça, Lee min ho'nun facebook hesabının aktifliğide arttı. Bugün paylaştığı linkte aşağıdaki görseller mevcuttu.
Kızın bakışları ok'de, Lee minho bunlar ne! Acaba hedef kitleden mi çıkıyorum yoksa, bu sefer olmamış mı Lee Minhocuğum ?
Neyse,bunlar sadece benim şahsi takıntılarımdır umarım, işallah bol kazanç getiren ve zevkle izleyeceğimiz bir dizi olur. Ama bu sene moda olan yeni çağ-eski çağ transferlerinin 3.cüsü olacak. Umarım farklı bir tarz yakalayabilecektir.
Konusuna gelirsek:
" Lee Min Ho Goryeo döneminde yaşayan bir savaşçıdır. Yardımcı aktör Kim Hee Sun ise modern zamandan bu çağa yolculuk eden bir estetik cerrahı canlandırmaktadır.Lee Min Ho dizide, saldırıya uğrayan bir prensese yardım etmek için cerrahı modern çağdan kaçırıp 700 yıl öncesine götürür." (Alıntıdır)
http://asyadrama.blogspot.com/2012/06/lee-min-honun-yeni-dizisi-faithten.html
Küçük kız kardeşim, çok heycanla bekliyor, Ağustosta karışımızda olacak 24 bölümlük dizimi bizde bekliyoruz :)
8 Temmuz 2012 Pazar
İkimize de yar olmadı o ODA :)
Bugün annemlerdeyim. Şuanda kız kardeşimin odasında takılıyorum ve canım hiç çıkmak istemiyor buradan...
Kendi evim var ama kardeşimi kıskanıyorum, bu odayı aldı diye, çok mu çocuğum yoksa bazı şeyleri kendime hiç itiraf edemezken bu konuda çok mu cömert davranıyorum.
Olayın aslı şöyle: Biz 4 kardeşiz... Küçüklüğümden beri benden 1 yaş küçük olan kız kardeşimle "Esin" odayı paylaştım, daha sonradan 3. kızda gelince "Ece" oda bizim odamıza yerleşti. Üniversiteye gittiğim zamanlarda bile 3 yatak oldu o odada. Esinle hep hayal kurardık, önce sen evlenceksin, sen üniversiteye gideceksin, oda sadece bana kalacak, bana kaldığında şöyle yapıcam böyle yapıcam. Sonra gel zaman git zama Ece'de gelince odanın tek bir kişiye kalması rüyasından vazgeçtik, herhalde... yada bu hayallerin yerini ev hayalleri, evlilik hayalleri başka şeyler aldı.
Ama şuanki duruma baktığımda o hayalleri çok iyi hatırlıyorum. Esin evlendi, ben iş sebebiyle ayrı bir ev tuttum ve ODA sadece ECE'ye kaldı.
Bu hafta geldiğimde diğer yataklar gitmiş, yeni mobilyalar gelmiş, oda dekore edilmiş. Pembe koltuk örtüsüne ise taptım.
Kızım sakin ol, senin kendi evin var, beyaz eşyaların var, çok güzel perdeler aldın kendine, okadar hevele, ne diye kıskanıyorsun kardeşini...
İşte böyle oluyor demekki, sonradan şans ile karşına çıkıp, hızlı gerçekleştirdiğin hayaller, hem ömrün boyunca hayalini kurduklarından eksik oluyor, kanımca aynı tadı vermiyor.
Kendi evim var ama kardeşimi kıskanıyorum, bu odayı aldı diye, çok mu çocuğum yoksa bazı şeyleri kendime hiç itiraf edemezken bu konuda çok mu cömert davranıyorum.
Olayın aslı şöyle: Biz 4 kardeşiz... Küçüklüğümden beri benden 1 yaş küçük olan kız kardeşimle "Esin" odayı paylaştım, daha sonradan 3. kızda gelince "Ece" oda bizim odamıza yerleşti. Üniversiteye gittiğim zamanlarda bile 3 yatak oldu o odada. Esinle hep hayal kurardık, önce sen evlenceksin, sen üniversiteye gideceksin, oda sadece bana kalacak, bana kaldığında şöyle yapıcam böyle yapıcam. Sonra gel zaman git zama Ece'de gelince odanın tek bir kişiye kalması rüyasından vazgeçtik, herhalde... yada bu hayallerin yerini ev hayalleri, evlilik hayalleri başka şeyler aldı.
Ama şuanki duruma baktığımda o hayalleri çok iyi hatırlıyorum. Esin evlendi, ben iş sebebiyle ayrı bir ev tuttum ve ODA sadece ECE'ye kaldı.
Bu hafta geldiğimde diğer yataklar gitmiş, yeni mobilyalar gelmiş, oda dekore edilmiş. Pembe koltuk örtüsüne ise taptım.
Kızım sakin ol, senin kendi evin var, beyaz eşyaların var, çok güzel perdeler aldın kendine, okadar hevele, ne diye kıskanıyorsun kardeşini...
İşte böyle oluyor demekki, sonradan şans ile karşına çıkıp, hızlı gerçekleştirdiğin hayaller, hem ömrün boyunca hayalini kurduklarından eksik oluyor, kanımca aynı tadı vermiyor.
4 Temmuz 2012 Çarşamba
Science: It's a Girl Thing ! olmuş mu?
Ted 'de gördüğüm bir video, European Commission tarafından kadınların bilimde daha çok pay sahibi olması için teşvik yaratmak amacıyla hazırlanmış.
İlk tepki, İLGİNÇ oldu. Daha sonra biraz üzerinde düşününce kendi içlerinde çeliştiklerini farkettim. Daha da önemlisi ben mi kaçırıyorum ama videodan çıkan mesaj ne?
Bilimin aslında çok renkli ve tam kadına göre olduğu?
Kadınların modaya çok düşkün olduğu ve isterse bunu bilime yansıtabilecekleri?
Şuanda var olan bilim kadınlarının ruhsuz olduğu ancak bilime kadın ruhu katacak yeni bilim kadınlarının arandığı?
Bilim dünyasının, moda dünyasından kalır yanı olmadığı?
Bilim kadınlarının hayatı bu, erkekler bu hayatı kaçırmayın :) :) Sizde bilim kadınlarını izleyin
Bilim kadınlarıda sexydir
Allahım, daha neler geliyor aklıma.
Sizde izleyin bakalım:
İlk tepki, İLGİNÇ oldu. Daha sonra biraz üzerinde düşününce kendi içlerinde çeliştiklerini farkettim. Daha da önemlisi ben mi kaçırıyorum ama videodan çıkan mesaj ne?
Bilimin aslında çok renkli ve tam kadına göre olduğu?
Kadınların modaya çok düşkün olduğu ve isterse bunu bilime yansıtabilecekleri?
Şuanda var olan bilim kadınlarının ruhsuz olduğu ancak bilime kadın ruhu katacak yeni bilim kadınlarının arandığı?
Bilim dünyasının, moda dünyasından kalır yanı olmadığı?
Bilim kadınlarının hayatı bu, erkekler bu hayatı kaçırmayın :) :) Sizde bilim kadınlarını izleyin
Bilim kadınlarıda sexydir
Allahım, daha neler geliyor aklıma.
Sizde izleyin bakalım:
3 Temmuz 2012 Salı
Dokunulabilir olmak
Şimdi hissetiğim farklı birşey, güçsüzlük mü? yorgunluk mu? kolaylık mı?
Karar veremiyorum, aslında sadece daha dokunulabilir olduğumu, hayata ve çevreme daha da yaklaştığımı düşünmek istiyorum.
Uzun olmasa da büyük bir vaktimi geçirdim onla, ve beklenmeyen bu gidiş sonrasın hayatımda kocaman bir delik oluştu. Artık istediğim her saniye arayabileceğim birisi yok. Aklıma gelen haftasonu planını yapabilemek için bir çok kişiyi aramak zorundayım. Ve daha duygusalım. Daha kolay etkileniyorum, birilerinden. Galiba teselli edilmeye ihtiyacım var, ama uzak durmalıyım duygusal yakınlaşmalardan. Kapatmalıyım biraz kendimi, görmemeli kimse zor günler geçirdiğimi, egomun incindiğini. Eskisi gibi olmalıyım. Duygusal jestlerden, iyi ifadeler ve temennilerden yanlış anlamlar çıkartmamalıyım.
Dokunulabilir olmak, evet yaşıyormuşum gibi hissettiriyor ancak bir okadar da korkutuyor.
Karar veremiyorum, aslında sadece daha dokunulabilir olduğumu, hayata ve çevreme daha da yaklaştığımı düşünmek istiyorum.
Uzun olmasa da büyük bir vaktimi geçirdim onla, ve beklenmeyen bu gidiş sonrasın hayatımda kocaman bir delik oluştu. Artık istediğim her saniye arayabileceğim birisi yok. Aklıma gelen haftasonu planını yapabilemek için bir çok kişiyi aramak zorundayım. Ve daha duygusalım. Daha kolay etkileniyorum, birilerinden. Galiba teselli edilmeye ihtiyacım var, ama uzak durmalıyım duygusal yakınlaşmalardan. Kapatmalıyım biraz kendimi, görmemeli kimse zor günler geçirdiğimi, egomun incindiğini. Eskisi gibi olmalıyım. Duygusal jestlerden, iyi ifadeler ve temennilerden yanlış anlamlar çıkartmamalıyım.
Dokunulabilir olmak, evet yaşıyormuşum gibi hissettiriyor ancak bir okadar da korkutuyor.
28 Haziran 2012 Perşembe
Fanatikleşmek
İşimi seviyorum, evet evet bundan şüphem yok.
Başlarda emin olamamıştım, bir pazarlamacının önce yönettiği, parçası olduğu markayı sevmesi lazım bence.
Evet Regal her zaman bana kendi çizgisinde başarılı ve iddalı gelmişti ama pozisyonu ve hedef marketi sebebiyle tereddütlerim vardı. Ancak 3 ay sonra kendimi Regalkolik ya da daha doğrusu fanatik olarak buluyorum.
Ne mi yapıyorum, yeni reklam filmimiz sürekli izliyorum, her yerde paylaşıyorum. Posterlerimizi iş yerinde her yere asıyorum, onlarla fotograf çektiriyorum :) Gerçekten zevk alıyorum...
Neyse sizde bakın bakalım, nasıl olmuş yeni reklamlarımız
Başlarda emin olamamıştım, bir pazarlamacının önce yönettiği, parçası olduğu markayı sevmesi lazım bence.
Evet Regal her zaman bana kendi çizgisinde başarılı ve iddalı gelmişti ama pozisyonu ve hedef marketi sebebiyle tereddütlerim vardı. Ancak 3 ay sonra kendimi Regalkolik ya da daha doğrusu fanatik olarak buluyorum.
Ne mi yapıyorum, yeni reklam filmimiz sürekli izliyorum, her yerde paylaşıyorum. Posterlerimizi iş yerinde her yere asıyorum, onlarla fotograf çektiriyorum :) Gerçekten zevk alıyorum...
Neyse sizde bakın bakalım, nasıl olmuş yeni reklamlarımız
27 Haziran 2012 Çarşamba
Nasıl Motive Oluyoruz Biz İnsanoğlu???
Valla ben kendimin nasıl birden bire enerjik ve süper bir moda girdiğimi çözemedim. Hatta o kadar işletme ve liderlik derslerinde nasıl diğer insanları motive ederiz ya da insan kaynağında motivasyon gibi bir çok şey gördüm. Şu anda aklıma gelen tek şey, ben kendimi çözememişken bu değerli akademik çalışan arkadaşlarımız bu konuları nasıl çözmüşte ortaya çıkarmış????????
Şöyle anlatmak istiyorum:
Bu sabah kalktım yağmur yağıyor ama bana mı! Hiç bir sebebi yok ama güzel giyindim, baştan anlamadım ne olduğunu, sonra makyaj yaptım. Maillerimin arasında yakın arkaşlarıma cevap verdim ve bu Cuma süper bir planımız olduğunu öğrendim, ve enerjim tavan yaptı. Evet şimdi analiz edince kopma noktası bu, iyi bir etkinlik planı beni motive etti, mutlu oldum, heycan doldum.
AMA,
şunu sorguluyorum: Eğer bu sabahta güzel giyinmeseydim, makyaj yapmasaydım yada önceki gibi olsaydım, bu maili yakalar mıydım, yakalasamda bu kadar sevinirmiydim? Belki de hayır? O yüzden farklı bir şey var kaçırdığım, nasıl motive oluyorum ben!
Bunu çözmek ve her dem ilaç tadında almak istiyorum :)
EVET, Cuma akşamı harika olacak :)
Şöyle anlatmak istiyorum:
- Bir kaç haftadır, bazı sebeplerden canım sıkkın, özellikle perşembeden beri doğru düzgün giyinmiyorum, yemiyorum, makyaj yapmıyorum
- İş yerinde ekip arkadaşım tatile gittiği için son 3 iş günüdür çok yogundum
- Hastaydım, dün baş ağrısından ölüyordum, burnumda yara çıktı, daha da moralim bozuldu.
Bu sabah kalktım yağmur yağıyor ama bana mı! Hiç bir sebebi yok ama güzel giyindim, baştan anlamadım ne olduğunu, sonra makyaj yaptım. Maillerimin arasında yakın arkaşlarıma cevap verdim ve bu Cuma süper bir planımız olduğunu öğrendim, ve enerjim tavan yaptı. Evet şimdi analiz edince kopma noktası bu, iyi bir etkinlik planı beni motive etti, mutlu oldum, heycan doldum.
AMA,
şunu sorguluyorum: Eğer bu sabahta güzel giyinmeseydim, makyaj yapmasaydım yada önceki gibi olsaydım, bu maili yakalar mıydım, yakalasamda bu kadar sevinirmiydim? Belki de hayır? O yüzden farklı bir şey var kaçırdığım, nasıl motive oluyorum ben!
Bunu çözmek ve her dem ilaç tadında almak istiyorum :)
EVET, Cuma akşamı harika olacak :)
25 Haziran 2012 Pazartesi
YAZIN BOL SU İÇİYORUM
Evet, şu cümleyi yazmak bile beni mutfağa itti, bir saniye su içip geliyorum....
Evet, yazın bu iç yakan günlerinde, hem bol bol erimek hem susuzluktan kurumamak adına, masama süper bir şey aldım :)
Baş ucu sürahisi
Evet, yazın bu iç yakan günlerinde, hem bol bol erimek hem susuzluktan kurumamak adına, masama süper bir şey aldım :)
Baş ucu sürahisi
Turuncu bir zemin üzerine, salların üzerinde bir kuş hem sürahinin tabanında hem de bardağının. Ve bardakta kapak oluyor :))))
Kendisini o kadar sevdim ki, sabahları daha iş yerinin bahçe kapısından girerken, gidip sürahimi doldurmalıyım diyorum.
Nesneler, notlar, parfümler, filmler, to do listler her neyseler ya da nelerseler insanları hayata, olduğu zamana bağlayan bir şeyler olmalı. Benim bu aralar tutunduğum, baş ucu sürahim...
24 Haziran 2012 Pazar
YAZIN DİZİSİ: BIG
VE İŞTE SİZE YAZIN DİZİSİ.... BIG
Yeni izlediğim ve çok ama çok beğendiğim diziyi sizlerle paylaşmak istedim. Başrollerini Gong Yoo ; Seo Yoon Jae olarak ve Lee Min Jung : Gil Da Ran olarak paylaşıyor. Öncelikle dizide beni vuran ne mükemmel senaryo ne de aşk dolu sahnelerdi. Dizinin renkleri, ortamı yani kısacası görüntülerin güzelliğiydi beni vuran. Hele ki ilk bölümdeki yeşil şemsiye beni kendisine bağladı :)
Konusunu kısaca özetlersek; 18 yaşındaki Kang Kyung Joon ve 30 yaşındaki Seo Yoon Jae bir kaza geçirir, Seo Yoon Jae uyanır ancak bu beninin içindeki Kang Kyung Joon'dur. İçinde bulunduğu vücudun yani Seo Yoon Jae'nın öğretmeni Gil Da Ran 'ın nişanlısı olduğunu öğrenir ve bu bedende hayata tutunmaya çalışırken bir çok komik, üzücü ve aşk dolu şeylerle karşılaşır. ...
Filmimizdeki diğer önemli kişi Jang Ma Ri karakteridir, Kang Kyung Joon 'un Amerikadan kız arkadaşıdır, kazadan sonra Kang'dan haber alamayınca Koreye gelir, biraz sinirli, şımarık ama Kang'ı asla yanından ayrılmayacak kadar çok seven bir kızdır.
Dizimiz boyunca Gil Da Ran'ın nişanlısını ne kadar sevdiğini, nişanlısının vucudunda olan Kang'ın öğretmenine aşık oluşunu izliyoruz. Şu aşamada elimde olmayan sebeplerle daha fazla bilgi veremiyorum çünkü henüz daha 6 bölüm yayınlandı, başrolün 3. bölümden sonra ortaya çıktığı koredizileri bildiğim için, şu aşamada senaryonun nereye gideceğini kestiremiyorum. Evet, ilginç sonunu tahmin edemediğimiz bir kore dizisi :) İşte bu yüzden zevkle izliyorum :))))
-Nişanlısı olan Seo Yoon Jae geri dönecek mi?
-dönerse öğretmenimizi seviyor mu yoksa arada yaşanan her şey bir yanlış anlaşılma mı?
-Kang'ın aşkına ne olacak?
vb vb bir sürü soru beynimim içinde dolanıyor :)
Bu arada unutmadan Kangın _O oOoo ları jesusları - Stupid leri ve daha bir süsü komik söylemleri var, neşeyle izliuorum. Ayrıca bazı sahnelerde devreye giren şu müziğede hasta oldum, bulduğumda paylaşacağım :)
Dizinin güzel görüntülerini içeren bir OST, izleyin bakalım
Yeni izlediğim ve çok ama çok beğendiğim diziyi sizlerle paylaşmak istedim. Başrollerini Gong Yoo ; Seo Yoon Jae olarak ve Lee Min Jung : Gil Da Ran olarak paylaşıyor. Öncelikle dizide beni vuran ne mükemmel senaryo ne de aşk dolu sahnelerdi. Dizinin renkleri, ortamı yani kısacası görüntülerin güzelliğiydi beni vuran. Hele ki ilk bölümdeki yeşil şemsiye beni kendisine bağladı :)
Konusunu kısaca özetlersek; 18 yaşındaki Kang Kyung Joon ve 30 yaşındaki Seo Yoon Jae bir kaza geçirir, Seo Yoon Jae uyanır ancak bu beninin içindeki Kang Kyung Joon'dur. İçinde bulunduğu vücudun yani Seo Yoon Jae'nın öğretmeni Gil Da Ran 'ın nişanlısı olduğunu öğrenir ve bu bedende hayata tutunmaya çalışırken bir çok komik, üzücü ve aşk dolu şeylerle karşılaşır. ...
Filmimizdeki diğer önemli kişi Jang Ma Ri karakteridir, Kang Kyung Joon 'un Amerikadan kız arkadaşıdır, kazadan sonra Kang'dan haber alamayınca Koreye gelir, biraz sinirli, şımarık ama Kang'ı asla yanından ayrılmayacak kadar çok seven bir kızdır.
Dizimiz boyunca Gil Da Ran'ın nişanlısını ne kadar sevdiğini, nişanlısının vucudunda olan Kang'ın öğretmenine aşık oluşunu izliyoruz. Şu aşamada elimde olmayan sebeplerle daha fazla bilgi veremiyorum çünkü henüz daha 6 bölüm yayınlandı, başrolün 3. bölümden sonra ortaya çıktığı koredizileri bildiğim için, şu aşamada senaryonun nereye gideceğini kestiremiyorum. Evet, ilginç sonunu tahmin edemediğimiz bir kore dizisi :) İşte bu yüzden zevkle izliyorum :))))
-Nişanlısı olan Seo Yoon Jae geri dönecek mi?
-dönerse öğretmenimizi seviyor mu yoksa arada yaşanan her şey bir yanlış anlaşılma mı?
-Kang'ın aşkına ne olacak?
vb vb bir sürü soru beynimim içinde dolanıyor :)
Bu arada unutmadan Kangın _O oOoo ları jesusları - Stupid leri ve daha bir süsü komik söylemleri var, neşeyle izliuorum. Ayrıca bazı sahnelerde devreye giren şu müziğede hasta oldum, bulduğumda paylaşacağım :)
17 Haziran 2012 Pazar
KORECE ÖĞRENİYORUM!
O kadar çok kore dizisi izledikten sonra, bir gün kendimi neredeyse 100 kelime/kalıp gibi şeylere hakim buldum :) Altyazılara bakmadan baya baya anlıyordum ve dedim ki artık bu kadar hızlı kapabiliyorken niçin doğru düzgün öğrenmiyorsun!
İnternette yaptığım kısa bir araştırma sonucu 1-2 kitap buldum, türkçe korece olan, internette yazılana göre baskı artık yoktu ama taksimde aramaya karar verdim. Bu iki kitap:
Korece 1-2-3
ve
Korece Konuşma Kılavuzu
Konuşma kılavuzu olan daha çok koreye turist olarak giderseniz, kullanabileceğiniz cümleleri içeren bir kitap, incelediğim kadarı ile...Ama Korece 1-2-3 serisi, kore dili edebiyatı bölümlerinde okutulan bir kitap, kelimeler, gramer, okunuş herşeyi içeriyor.
Bende Korece 1 'i aldım :)
Resimden den görülebileceği gibi, hızla tükettiğimiz kore dizilerinden etkilenerek yapılmuş yeni bir kapağa sahip ve içeriği de oldukça başarılı, ben çok hızlı ilerliyorum çünkü kitap gerçekten anlaşılır. Ancak kesinlikle bir de dinleyerek pratik yapabileceğiniz bir siteyi takip etmelisiniz, çünkü okumada bir sürü küçük kural var ve harfler yerlerine göre farklı sesler haline dönüşebiliyor. Kitapta kendi çıkarımınca okuyup yanlış öğrenmek pek iyi olmaz o yüzden süper bir de site buldum. Onu da size öneriyorum, ama ingilizce bilmeniz gerekiyor :(
http://lei.snu.ac.kr/site/click-korean/I_KOR_01/intro.html
Artık gerisi size kalmış, ama kesinlikle biz Türklrer için öğrenmesi çok kolya bir dil: Sondan eklemeli, cümle dizilişi aynı, ekler çok benzer ve zaten çok kısa hecelerden oluşuyor, biraz azimle kısa sürede öğreneceğime inancım sonsuz.
Aslında yapmak istediğim şey Kore Kültür derneğinin derslerine gitmekti ancak malesef saatleri bana uymuyor, umarım gelecek Eylül'den sonra onları da uyduracağım.
Bekleyelim ve görelim, nasıl hızlı ilerliyorum, sizleri haberdar edicem :)
İnternette yaptığım kısa bir araştırma sonucu 1-2 kitap buldum, türkçe korece olan, internette yazılana göre baskı artık yoktu ama taksimde aramaya karar verdim. Bu iki kitap:
Korece 1-2-3
ve
Korece Konuşma Kılavuzu
Konuşma kılavuzu olan daha çok koreye turist olarak giderseniz, kullanabileceğiniz cümleleri içeren bir kitap, incelediğim kadarı ile...Ama Korece 1-2-3 serisi, kore dili edebiyatı bölümlerinde okutulan bir kitap, kelimeler, gramer, okunuş herşeyi içeriyor.
Bende Korece 1 'i aldım :)
Resimden den görülebileceği gibi, hızla tükettiğimiz kore dizilerinden etkilenerek yapılmuş yeni bir kapağa sahip ve içeriği de oldukça başarılı, ben çok hızlı ilerliyorum çünkü kitap gerçekten anlaşılır. Ancak kesinlikle bir de dinleyerek pratik yapabileceğiniz bir siteyi takip etmelisiniz, çünkü okumada bir sürü küçük kural var ve harfler yerlerine göre farklı sesler haline dönüşebiliyor. Kitapta kendi çıkarımınca okuyup yanlış öğrenmek pek iyi olmaz o yüzden süper bir de site buldum. Onu da size öneriyorum, ama ingilizce bilmeniz gerekiyor :(
http://lei.snu.ac.kr/site/click-korean/I_KOR_01/intro.html
Artık gerisi size kalmış, ama kesinlikle biz Türklrer için öğrenmesi çok kolya bir dil: Sondan eklemeli, cümle dizilişi aynı, ekler çok benzer ve zaten çok kısa hecelerden oluşuyor, biraz azimle kısa sürede öğreneceğime inancım sonsuz.
Aslında yapmak istediğim şey Kore Kültür derneğinin derslerine gitmekti ancak malesef saatleri bana uymuyor, umarım gelecek Eylül'den sonra onları da uyduracağım.
Bekleyelim ve görelim, nasıl hızlı ilerliyorum, sizleri haberdar edicem :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)