28 Temmuz 2012 Cumartesi

Kötü Karma

En son okuduğum ve herkese tavsiye edeceğim bir kitap...


Öncelikle kitabın ilk özelliği komik olması daha sonrasında tanımlayıcı sıfatlar için: sürükleyici, eğlenceli, düşündürücü 'yü sayabiliriz.

Konusundan biraz bahsetmek gerekirse:

Kim Lange, televizyon dünyasında başarılı bir sunucudur, evli ve çocukludur. Özel hayatında  ise iyi bir eş ve anne olmayı becerememiş, bencil bir kadındır. Derken ölür,  ancak bu ölüm onun için bir son değildir.

Kendisini karınca olarak, kendi evinin bahçesinde bulur... Bundan sonra yaşacağı yüzlerce ölüm ve diriliş hiyakesinde hayatında yaşadıkları ve yaşamadıklarını düşünmek için bolca vakit bulur... Ayrıca kitaptaki diğer ilginç karakter de casanovadır :) O da kişiliği sebebiyle sürekli kötü karma topladığı bir reenkarnasyon paradoksu içerisindedir, eee o kadar kadının kalbini çaldıktan ve kırdıktan sonra, çıkması zor işin içinden :)

İyi karma toplamak, iyi bir insan olmak, hayatın kıymetini bilmek, sevdiklerimizi fark etmek ve değer vermek hakkında başarılı bir roman.

Herkese tavsiye ederim, okuyun ve düşünün!

Not: kitabı okuduktan sonra karıncalara daha çok saygı duyuyorum ve her baktığımda dönüp bir daha bakıyorum.


Yaz Geceleri


Günlerin sıcaklığının artması ve ramazan derken, gecelerin insanı oldum artık.3'ten 4'den önce uyuyamaz oldum. Türkçe şarkılar dinlemeye başladım tekrar... Güzel çiçek fotograflarına bakarak vakit geçiriyorum. Güzel çiçekler umut veriyor bana...

Bu akşam türk kahvesi falına baktık, komik gelecek ama kocaman boynuları olan 2 öküz vardı ve öyle belirgindiler ki... İnternetten anlamına baktım, ferahlık, bolluk, mutluluk, hiç olmadığı kadar neşe diyor...

Umarım güzel günler beni bekliyor, şuan hiçte bunlar olabilecekmiş gibi gözükmese, umuyorum, çağırıyorum, OLACAK!


21 Temmuz 2012 Cumartesi

Ramazan dan bir gün

Dün oruç tutmamıştım ve bugün ilk günüm...

Garip bir gündü:
  •  Avukata gittim :S Allahım benim avukatlık ne işim olur ki... Nese bunu sonra ayrıca açıklayacağım
  • King marka Hepsiburadadan sipairş ettiğim fırınım geldi, dün akşam bu sebeple Şileye gitmedim. Çok büyük heycanla paketi açtım. Çünkü bu fırını işyerimden arkadaşlarım iftara geldiğinde yemek yapmak için kullanacağım. Ancak paketi açtığımda ne göreyim. Ön camı kırık :S Kargoyu aramalar, hepsiburadan değişim talepleri derken kötü bir akşamdı. Sabah bu sürecin 20 25 gün süreciğini öğrenince daha da üzüldüm. Ve servis yollarını tuttum. Herşeyi boşverip kendi ellerimle gidip servise bıraktım
  •  Şimid annemlerdeyim, herşeyi yaptık amam akşam olmuyor. Sofra hazır bu saatten ve ezanı bekliyoruz :) Bu ramazanda ezanı beklemek bile güzel, ne diyelim :) Özlemişim Ramazan, Hoşgeldin. 

Ancak aşağıdaki gibi serinlikle gelseydin de hiç fena olmazdı hani :) :) :)



18 Temmuz 2012 Çarşamba

NEFES ALMAK... büyükçekmece sahil

Bu akşam nefes aldım...
Uzuncadır tutuyormuşum nefesimi içimde, önce içimde tuttuğum karbondioksit ile pislenmiş havayı bıraktım. Ve oksijenli temiz hava ile doldu çiğerlerim. O kadar güzeldi ki ...


Tabi her saniye yapıyorum ben bu işlemi ama bu akşam hayattan bir nefes aldım ben.  İşten eve geç geldim, patates kızartması yapayım dedim, telefon ile konuşurken patatesleri yaktım. Telefon konuşmam okadar uzun sürdü ki, tüm patetesleri telefon ile konuşurken yemek zorunda kaldım.

Ama yılmadım, bu akşam güzel olabilir dedim. Bir arkadaşımı aradım.

Ve buralarda yeni olduğum için, hiç gitmediğim ama merak ettiğim bir yer vardı. Arkadaşımda orayı önerdi. Ver elini büyükçekmece sahil.


Çok şaşırdım, tam bir yazlıkçı mekanı gibi gözüküyor. Kordon diyorlar sahile. 10 dakikada bir belediye uyarı yapıyor,

"sağlıklı yaşam , temiz çevre !"

Oldukça kalabalık, yürürken zorlandığınız noktalar oluyor.

Biz  plaj gibi bir alanda, kumların üzerine masa atmış bir çay bahçesine oturduk. Deniz bana 1 adımdı :) Gökyüzü çok güzeldi. Japon feneri saldı birileri, uçuşu harikaydı. Bende en kısa sürede uçurmak istiyorum, ama malum tek başına tadı olmaz bu işin, birlikte dilek tutacağım birileri olmalı.



Gözyüzü harikaydı...( tabi yukarıdaki görsel, temsilidir nerede bu görüntü :) )
Ama hava 11 civarı artık katlanılmaz bir soğuk oldu, ancak plajdan kordona çıkınca ısındık.
Dondurma yedik.
Alışveriş yaptık.
Ve bu akşam çarşamba,
Belkide en güzel çarşambalarımdan bir tanesi ...
Bugün işyerinde arkadaşımız için doğumgünüde yaptık oda süperdi.


Allahım bu nefes, umarım tüm vucuduma güç ve enerji veririr, uzun uzun koşturur beni :)
Aşağıdaki görsel gerçektir, büyükçekmece sahilden bir kare



12 Temmuz 2012 Perşembe

Sarışın kız ve Limon Ördek

Evde sıcaktan fenalıklar geçirirken, bir anda "kalk Smile!"  dedim. Çamaşırları makineye attım, her zamanki gibi yanlışlıkla banyoyu su bastı, elimdeyken banyoyu sildim. Ohh mis gibi, bir ara mutfagada girmeli...

Bu böyle olmayacak dedim, su içtim, kesmedi. Benim vazgeçilmez içeceğim de pitmiş, uffff. Neyse o hızla markete çıktım, soda almaya. Öyle salına salına dolaşırken markatte, arkamdan birisi sesleniyor:

"SEVMEK İSTERMİSİN ??? "

Bana diyor olamazlar?, kim böyle bağırarak konuşurki, nerede bu sodalar, hala bağırıyor ya. Derken biri mini eteğime asıldı.


Ne oluyor derken, arkama döndüğünde sarışın şirin bir kız, elinde kırmızı bir sepet, içerisinde sapsarı bir yavru ördek :) Bu ne dedim, "sevmek istermisin bak çok güzel" dedi ufaklık. Nereden buldun dedin, babam aldı dedi. Ördeğini çok sevmiş,ve gerçektente çok tatlı bir ördekti. Yalnız kızın, mutluluğu ve herkese ördeğini göstermek istemesi çok sevimliydi. Manava bakan kızda, bir marul yaprağı verdi ördeğe.

Artık ördekte mutluydu, küçük limonun ablası ola ufaklıkta :)

Yalnız evden çıkarken normal telefonumu almayıp, eski olanı almıştım. Malesef resimler çok kalitesiz :(



9 Temmuz 2012 Pazartesi

Lee Minho'nun yeni dizisi : The Faith

Allahım yazsam mı yazmasam mı çok kararsız kaldım, çünkü çekimlerden alınan resimler ya da yayınlananlar beni pek tatmin etmedi.

Yeni dizimiz kış aylarından itibaren kendinden bahsettiriyor,  dizinin yayına gireceği tarih yaklaştıkça, Lee min ho'nun facebook hesabının aktifliğide arttı. Bugün paylaştığı linkte aşağıdaki görseller mevcuttu.




Kızın bakışları ok'de, Lee minho bunlar ne! Acaba hedef kitleden mi çıkıyorum yoksa, bu sefer olmamış mı Lee Minhocuğum ?

Neyse,bunlar sadece benim şahsi takıntılarımdır umarım, işallah bol kazanç getiren ve zevkle izleyeceğimiz bir dizi olur. Ama bu sene moda olan yeni çağ-eski çağ transferlerinin 3.cüsü olacak. Umarım farklı bir tarz yakalayabilecektir.

Konusuna gelirsek:


" Lee Min Ho Goryeo döneminde yaşayan bir savaşçıdır. Yardımcı aktör Kim Hee Sun ise modern zamandan bu çağa yolculuk eden bir estetik cerrahı canlandırmaktadır.Lee Min Ho dizide, saldırıya uğrayan bir prensese yardım etmek için cerrahı modern çağdan kaçırıp 700 yıl öncesine götürür."  (Alıntıdır)
http://asyadrama.blogspot.com/2012/06/lee-min-honun-yeni-dizisi-faithten.html


Küçük kız kardeşim, çok heycanla bekliyor, Ağustosta karışımızda olacak 24 bölümlük dizimi bizde bekliyoruz :)

8 Temmuz 2012 Pazar

İkimize de yar olmadı o ODA :)

Bugün annemlerdeyim. Şuanda kız kardeşimin odasında takılıyorum ve canım hiç çıkmak istemiyor buradan...


Kendi evim var ama kardeşimi kıskanıyorum, bu odayı aldı diye, çok mu çocuğum yoksa bazı şeyleri kendime hiç itiraf edemezken bu konuda çok mu cömert davranıyorum.

Olayın aslı şöyle: Biz 4 kardeşiz... Küçüklüğümden beri benden 1 yaş küçük olan kız kardeşimle "Esin" odayı paylaştım, daha sonradan 3. kızda gelince "Ece" oda bizim odamıza yerleşti. Üniversiteye gittiğim zamanlarda bile 3  yatak oldu o odada. Esinle hep hayal kurardık, önce sen evlenceksin, sen üniversiteye gideceksin, oda sadece bana kalacak, bana kaldığında şöyle yapıcam böyle yapıcam. Sonra gel zaman git zama Ece'de gelince odanın tek bir kişiye kalması rüyasından vazgeçtik, herhalde... yada bu hayallerin yerini ev hayalleri, evlilik hayalleri başka şeyler aldı.

Ama şuanki duruma baktığımda o hayalleri çok iyi hatırlıyorum. Esin evlendi, ben iş sebebiyle ayrı bir ev tuttum ve ODA sadece ECE'ye kaldı.


Bu hafta geldiğimde diğer yataklar gitmiş, yeni mobilyalar gelmiş, oda dekore edilmiş. Pembe koltuk örtüsüne ise taptım.

Kızım sakin ol, senin kendi evin var, beyaz eşyaların var, çok güzel perdeler aldın kendine, okadar hevele, ne diye kıskanıyorsun kardeşini...

İşte böyle oluyor demekki, sonradan şans ile karşına çıkıp, hızlı gerçekleştirdiğin hayaller, hem ömrün boyunca hayalini kurduklarından eksik oluyor, kanımca aynı tadı vermiyor.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Science: It's a Girl Thing ! olmuş mu?

Ted 'de gördüğüm bir video, European Commission tarafından kadınların bilimde daha çok pay sahibi olması için teşvik yaratmak amacıyla hazırlanmış.

İlk tepki, İLGİNÇ oldu. Daha sonra biraz üzerinde düşününce kendi içlerinde çeliştiklerini farkettim.  Daha da önemlisi ben mi kaçırıyorum ama videodan çıkan mesaj ne?

Bilimin aslında çok renkli ve tam kadına göre olduğu?
Kadınların modaya çok düşkün olduğu ve isterse bunu bilime yansıtabilecekleri?
Şuanda var olan bilim kadınlarının ruhsuz olduğu ancak bilime kadın ruhu katacak yeni bilim kadınlarının arandığı?
Bilim dünyasının, moda dünyasından kalır yanı olmadığı?
Bilim kadınlarının hayatı bu, erkekler bu hayatı kaçırmayın :) :) Sizde bilim kadınlarını izleyin
Bilim kadınlarıda sexydir

Allahım, daha neler geliyor aklıma.

Sizde izleyin bakalım:

3 Temmuz 2012 Salı

Dokunulabilir olmak

Şimdi hissetiğim farklı birşey, güçsüzlük mü? yorgunluk mu? kolaylık mı?

Karar veremiyorum, aslında sadece daha dokunulabilir olduğumu, hayata ve çevreme daha da yaklaştığımı düşünmek istiyorum.


Uzun olmasa da büyük bir vaktimi geçirdim onla, ve beklenmeyen bu gidiş sonrasın hayatımda kocaman bir delik oluştu. Artık istediğim her saniye arayabileceğim birisi yok. Aklıma gelen haftasonu planını yapabilemek için bir çok kişiyi aramak zorundayım. Ve daha duygusalım. Daha kolay etkileniyorum, birilerinden. Galiba teselli edilmeye ihtiyacım var, ama uzak durmalıyım duygusal yakınlaşmalardan. Kapatmalıyım biraz kendimi, görmemeli kimse zor günler geçirdiğimi, egomun incindiğini. Eskisi gibi olmalıyım. Duygusal jestlerden, iyi ifadeler ve temennilerden yanlış anlamlar çıkartmamalıyım.

Dokunulabilir olmak, evet yaşıyormuşum gibi hissettiriyor ancak bir okadar da korkutuyor.