28 Ağustos 2011 Pazar

Lee Min Ho 'nun Sevgilisi

 Selam millet,

Geçtiğimiz hafta Lee Min Ho ile Park Min Young' un henüz çıkmadıkları ama aralarında bir yakınlaşmanın olduğu haberi bomba gibi düştü... 2 side City Hunter'da iyi bir iş çıkarmışlardı, şimdiler Lee Min Ho yeni bir dizi seçmeye çalışırken Park Min Young çekimlere başlamış bile. İkili bu sebeple pek fazla görüşemiyor derken, ikisinin resmi olarak bir aydır çıktıkları haberi yayılmaya başladı.


Ne diyelim tebrik ediyorum, ben valla yakıştırdım :) Mutluluklar...

 





Lee Min Ho 'nun Sevgilisi

 Selam millet,

Geçtiğimiz hafta Lee Min Ho ile Park Min Young' un henüz çıkmadıkları ama aralarında bir yakınlaşmanın olduğu haberi bomba gibi düştü... 2 side City Hunter'da iyi bir iş çıkarmışlardı, şimdiler Lee Min Ho yeni bir dizi seçmeye çalışırken Park Min Young çekimlere başlamış bile. İkili bu sebeple pek fazla görüşemiyor derken, ikisinin resmi olarak bir aydır çıktıkları haberi yayılmaya başladı.


Ne diyelim tebrik ediyorum, ben valla yakıştırdım :) Mutluluklar...

 





15 Ağustos 2011 Pazartesi

Sokak Kızı Sokak Kızıdır ! ( mı acaba? )

 Açıkçası ben insanları sahip oldukları eğitim, bilgi birikimi, para ve imkanlara göre yargılamayan ve isteyen çalışan herkesin istediğine ulaşabileceğine inanan bir insanım.

Ama bugünlerde biraz sorgular olduk gerçekten böyle mi?

Örneğin bence çoğu insanın küçümsediği ya da alay ettiği kişiler belli imkanlara sahip olsaydı belki de çok farklı olurdu. O yüzden insanları yargılamamalı ve bir şans vermeliyiz diye düşünürüm. Ama belki de gerçek olmaya bilir mi? Nerede doğduğumuz, neler yaptığımız bizi biz mi yapıyor? Ve hangi şartlar gelirse gelsin biz, biz olarak mı kalıyoruz.

Şimdi neden sorguluyorsun kızım, işin gücün mü yok, ne güzel inanıyormuşsun işte derseniz. Beni bu düşünceye iten Bade' dir. Yeni kedimiz...

Durum şöyle :  Evde bebekliğinden beri tamamen evde büyümüş bir Siyam kedisi ve  geçen günler sokaktan  evlat edindiğimiz yavru kedi var. Siyamın şimki ve büyüme evresini tamamen biliyorum.
Sokak kızımız 1 aydır bizimle birlikte olmasına rağmen hala değişemiyor. Her zaman maması ve suyu tam, biz yemek yerken isterse onada kıyak geçip tekrar verebiliyoruz. Ancak bu kızımız yine de bizim yemeklerimizden istiyor. Ciğere deli gibi saldırıyor. Halbuki herzaman yemeği tam, karnı tok.
Bebekliğinden beri ev kedisi olan Siyam'ımız ise önüne ciğer koysak bile asla maması dışında birşey yemiyor. Senin elindeki, yediğin şey için asla sızlanmıyor. Fakat bu evlat edindiğimiz kız biz birşey yediğimizde durmadan öyle ağlıyorki illa kendisine verilmesi için ortalığı birbirine katıyor.

Yorumum ne mi?

Evet galiba, ne kadar iyi imkanlara sahip olursa olsun. Nereden geldiği kolay kolay değişmiyor.

İnsanlarla kediler aynı mıdır canım, yok bence değildir, olmamalı canım :)

11 Ağustos 2011 Perşembe

Süper bir tatlı yaptım: KADAYIFLI çikolatalı MUHALLEBİ

Evet ben dün tatlı yaptım, hemde uzun zamandır istediğim bir tatlıyı... O kadar beğendim ki, keşke bu akşama da kalsaymış dedim. Yaz sıcaklarında içinizi ferahlatacak birşey ( bugün buralar çok yağmurlu ama yaz yazdır, tatlı da tatlı canım istiyor işte :) )

Ne mi yaptım? Başlıktan anlayacağınız üzere kadayıflı muhallebi... İftara kadar zor sabrettim, iftardan sonra hemen biraz alıncada tatı pek iyi gelmedi. Aslında beklediğimden daha yapış yapış bir tatlı olarak geldi. Meğerse, dolapta daha uzun süre bekletmem gerekiyormuş.

Harika bir görüntüsü var değil mi ?

Tarifini de vereyim de sizde deneyim :

Muhallebisi için:
1 litre süt
1 su bardağı toz şeker
1 tatlı kaşığı çikolata
2 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı nişasta
1 yumurta sarısı

Kadayıfı için:
300 gr tel kadayıf
1 su bardağı ceviz içi dövülmüş
1 su bardağı toz şeker
1 tatlı kaşığı tarçın
50 gr tereyağı

Öncelikle tarçınsız olmaz, unutmayın çünkü güzelliği orada... Tarçını da pek severim, nereye koysan yakışıyor canım :)

Çok ilginç birşey yok tarifte :

Önce kadayıfı hazırlamak lazım bunun için kadayıfı bıçakla ufak ufak doğrayın.
Yağı erittiğiniz tavada kavurmaya başlayın, içerisine şeker ve diğer malzemeleri karıştırın.
Ben şekerin karemelize olması için çok fazla kavurdum ama gerek yok. Şeker biraz karemelize olduğunda altını kapatabilirsiniz.

Bir yandan da muhallebiyi hazırlayın, gerekli malzemeleri katarak onuda yoğun bir kıvama gelinceye kadar pişirin.

Yüksekliğinin çok fazla olmayan bir servis tabağına, ben resimdekini kullandım, kavurduğunuz kadayıftan bir kat döşeyin. Üzerine muhallebinizi dökün. Muhallebinin üstüne de tekrar kavurduğunuz kadayıftan yayın. Soğuduktan sonra dolapta, 3 saat kadar bekletin :)

ımmm, süper oluyor :) :)


Yapacaklara şimdiden afiyet olsun :)





9 Ağustos 2011 Salı

Bad Boy / Bad Guy / Thorn Flower / (나쁜남자) / 2010 (Na-bbeun-nam-ja)

 Her şeyi geçtim, soundtracki için izlenebilecek bir dizi ....

Müzikleri inanılmaz güzel, benim tabirimce müthiş :) Öyle bir zamanlamada gerek klasik müzik ve orkestral arka müzikleriyle gerekse kendine özgü parçaları ile sizi senaryonun içerisine taşıyor. Böyle zamanlarda ne güzel şarkı demekte kendinizi alamıyorsunuz.


Evet... Dizimize gelirsek...

Öncelikle daha önceden coffe prince'deki japonyadan gelen bir kadına aşık genç rolüyle de bildiğimiz Kim jae wook dizideki önemli karakterlerden birisi. Dizi zaten bir kore ve japon ortak yapımı, japonyada geçen 3-4 bölümü var. Ve bu da kaliteyi hissettiriyor. Dizi hem senaryo, hem oyunculuk hemde görüntüler bakımından başarılı bence...

Zaten bizim kötü adamımız dizide Shim Gun Wook rolü ile Kim Nam Gil...

Oyunculukta, karakterle örtüşmede, görüntüye yakışmada bence 10 üzerinde 9... süper süper süper... Kesinlikle diziyi taşıyan ana karakter olmaktan öte, oyuncuydu... Kendisinden sonra esas kız mıydı asla anlayamadığım ama muhtemelen esas kız olan Moon Ja-in rolü ile Han Ga-in'i pek tutamadık. Kesinlikle hoş kız, karakteride iyi canlandırıyor ama benim sevemediğim tarafı galiba karakterdi Moon Ja-in. Bir şeyleri eksik gibiydi, daha keskin hatları olmasını umuyorsunuz,esas kızdan... Kötülük yapıyorsa kötü olmasını, iyilik yapıyorsa iyi olmasını, farkında olmasını ama Moon Ja-in genelde çoğu şeyin farkında olmasına rağmen asla ipleri eline almayan biri olarak yer alıyor.  Dizide asıl tutuğum bayan karakter hem güzelliği, zarefeti hem de mükemmel karakteri ile Hong Tea-ra rolüyle Oh- Yeon So oldu.


Hikayeden biraz bahsetmek gerekirse, genel olarak evlatlık edinilmiş bir çocuğun evden kovulması, onu almaya gelen ailesinin trafik kazası geçirmesi ve tüm bunlar için kendini evlat edinen aileyi suçlaması ve onlardan intikam almaya çalışmasını anlatıyor.

Bir intikama göre oldukça vasat kaldığını söyleyebilirim, öyle çok büyük mahvetmeler, kurnaz planlar yok. Ancak film boyunca bir erkeğin kadınları nasıl aldattığını, nasıl kullandığını görüyorsunuz. Bence özetlerde yazanlardan ziyade film aldatma ve kandırma üzerineydi. Tüm dizi boyunca kötü adamımızın aslında kimi sevdiğini anlayamıyorsunuz. İntikam alırken, üzülmesi ama asla vazgeçmemesi de ayrı bir nokta...

Senaryosu, güzel sakin sakin alınan bir intikam geliyor insana, "aslında bu adamında bu kadar abartmasına gerek yok, unut gitsin Shim Gun wook değmez" dedirttiriyor ancak bunu bir kaç kere kedi kendinize söyledikten sonra dizi bir anda alevleniyor. Ve siz iyiki bu işe başlamış, arkadanyım Shim Gun wook havasına giriyorsunuz ( yani ben girdim :) )...

Sonu ise, bilemedim.... Zaten iyi bir son beklemiyorsunuz, bu dizi nasıl biterse bitsin, tüm alternatifler mutsuz son bunun farkında olarak izledim diziyi ama yinede son bölümü izlerken ha burada bitsin, burada kapatayım. bitmedi mi burada kapatayım o zaman modundaydım... Çünkü son bölüm bir sürü alternatif sonu kendi içerisinde içeriyordu... Ne bilim, intehar etse ( kendini assa, vursa, atsa ) kabulüm, başkası tarafından vurulsa kabulüm, kaza geçirse ölse kabulüm ama tüm bu sonların yanında bile kötü kalacak bir şekilde bitiyor dizi.


Sonuçta, arkadaşlar... Ben zaten öyle kasvetli içi daran, katan şeyleri pek sevmem ama karanlık temalı dokunaklı şeyleri severim... Bu da öyleydi, üzülüyorsunuz ,kızıyorsunuz ama sizi boğmuyor.

Tavsiye edebileceğim, akıp giden dizilerden birtanesi... Hep komedi olmuyor birazda ciddi birşeyler olsun, güzel sahneler olsun , mükemmel müzikler olsun diyorsanız kaçırmayın...

İyi seyirler

7 Ağustos 2011 Pazar

Masallar Masallar...

Şöyle bir düşündüm, durdum sorguladım. Niye kore dizileri ? ( Aslında durup dururken olmadı, 1000'e yakın kişi sordu galiba :) ) Neyse cevabımı buldum. Sizinki farklı olabilir, oppalar, müzikler, komedisi, ilginç karakterleri hepsini takdir ediyorum ama bence kilit hikayelerde....

 çünkü küçüklük masallarımı yaşıma uyarlıyorlar...



Evet büyüdükçe bir yerlerde bıraktık masallarımızı, kendi hayatlarımızda bazen bir okul servisinde, bazen bir sevgilinin gözyaşında, bazen bir istifa mektubunda, bazen bir cenazede...

Göremez olduk kendi peri masalımızı, çünkü aklımızda masalların iyi sonlarla bittiği ve hep çok büyük mucizeleri içerdiği kaldığı... Bizim hayatımızsa hep en kötü şeyler başkalarının başına gelir, en iyileri zaten yapıldı, mucizeler kitaplarda sınırları altında,bu üçgen içinde hapsoldu.

Biz dinlediğimiz masalları özledik, cindirellanın prensini istedik ki tek ayakkabı ile peşimizden gelsin, küçük deniz kızının prensini istedik ki başka bir prenses ile evlensin bizde su köpüğüne dönüşmek için kendimizi aşkımız için feda edelim, bezelye hikayesindeki prenses olduk ki böylece farklı oluruz, farklılığımız gizli de olsa bulunuruz dedik.



Sonra hiç biri olmaya yetmedi gücümüz, ÖSS'ye çalıştık, çalışıp hayatımızı kurtarmak istedik. Kendimizi prenslere ihtiyaçları olmayan prensesler yaptık ki su köpüğü olmak zorunda kalmayalım. Sonra sabah işe gitme, eve gelip süpürme, bulaşığa yardımcı olan prense minnettar olma gibi şeylere vakıf birer askere dönüştürdük. Tılsımı kaybettik, fantestik öğeleri özledik. Gelmeyen heyecanları filmlerde aradık ve karşımıza kore dizileri çıktı...

2010 ve 2011'in Kore dizilerinin doğuşu olduğunu söylüyorlar. Dizileri tüm dünyada ortalama 30 dile çevriliyor ki bazı dizilerin 110 dilde çevirisi olduğunu gördüm. Özellikle internetin böyle bir yaygınlaşmada etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum.

Niçin bu kadar tutuluyorlar, çünkü bunlar birer masallar... Çoğunun hikayesi modern cindirella.. Zengin prens, fakir kız 'a farklı senaryolarla yaklaşıyorlar. Örneğin en sevilenlerden secret garden hem fantestik öğeler içermesi, hem prens ve prensesi ile sizi kendine bağlıyor. O küçüklüğünüzdeki deniz kızı hikayesine hitabı ise masallarınızı birleştiriyor. Diğer my girl friend is gumiho ise tamamen bir deniz kızı hikayesi, sadece bu sefer tilkimiz var deniz kızı yerine ve bu kötü sonu yaşattıktan sonra istediğiniz mutlu sonu veriyor size.

Yaşımız artık Andersen'i okumak için büyük olduğu için, onun masallarını farklı karakterlerden dinliyoruz/ izliyoruz.  Bizim gibi masalları bilen karakterlerin yaşadığı masalları görüp kendi masalımızdan uzaklaşıyoruz.

5 Ağustos 2011 Cuma

Telefon Süsü Yapmaca

Bugün ne mi yaptık :)

Tatildeyken hayat rahat ve güzel geçiyor, kuzenlerimle birlikte gülüp eğleniyoruz. Bu gün kızların hobilerine eşlik ettim ve bana güzel bir telefon süsü yaptık :)

Öncelikle günün sözlerini sizinle paylaşıyorum, bu sözler ilkokul 5'e geçen kuzenime ait, valla ben hiç bişi öğretmedim bu yeni nesil çok feci :)


- " Ece hadi biraz beyin fırtınası yapalım, eldeki malzemeler bunlar valla"
- " Deli gibi herşeyi ve nasıl olacağını planladık ama salak gibi nasıl yapacağımızı düşünmedik "

 ve daha fazlası :) Valla bunlar benim üniversitedeki proje toplantılarımdan tanıdığım cümleler, bir an okul bitmedi mi yoksa dedim :)

Telefon süsü yaparken ilk önce bir kuleyi süsün telefona takılan ucu yapmaya karar verdik fakat orta taş olarak kullacağımız hiç bir boncuğu o ince kurdeleden geçiremedik bu sebeple sonra normal ipler üzerinden gittik.

 İlk önce orta taş dediğimiz taştan bir parça iplik geçirdik ve sonra ilk iple aynı boyda olan ikinci ipliği de boncuğun içerisinden geçirdik. 2 ucundan da tühüm atarak boncuğu iplerin ortasına sabitledik. Sizde sarkan bacak boylarına karar verdikten sonra orta boncuğu istediğinşiz bir noktaya sabitleyebilirsiniz.

Bacak olmasını istediğimiz uçlara boncular dizdik ve her bir boncuğun sonuna farklı daha büyük bir boncuk dizerek, bu bacaklarıda bitirdik. Telefona takılacak ucunuda tühümleyerek, telefonuma taktik :)



Açıkçası ben biraz adi görünümlü olduğunu düşündüm ve anneme nasıl olmuş diye sordum. ( Adi görünümlü dememin sebebi, bacaklardaki boncukların renkleri, napalım çocuklarında ellerinde bu ipe geçebilen başka boncuk yoktu :( )

Annemin cevabı:

- Senin telefonunda Iphone değil ya, bu bile fazla

ehehehe :) Yürü be anne!

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Tuğçenin kartı ve üzerine biraz gevezelik :)

Evet  karşınızda mükkemmel bir itirafff, sıkı durun :)

Ben el işlerinden ve şirinliklerde tam bir rezaletim , ehehe çok şaşırtıcı olmadı galiba. Evet, asla iyi resim çizemedim, ilk okuldaki el işi derslerinden hep annemden fazla yardım aldım, hep derste bitiremeyip evde tamamladım, arkadaşlarım yada ailem için asla kart hazırlamadım. ( shame on me :( )


Neyse, bu iş arama depresyon sürecinde blog açıp yazmaktan başka, sevgili üniversite arkadaşım için doğumgünü için özel birşeyler yapmak istedim. Bana şöyle güzel, profesyonel gözüken, hand-made kart gelse ne kadar sevinirim dedim  ve bende onun için yapmaya karar verdim.

Size tüm rezaleti ile süreci anlatacağım, tuğçeçim bu posta bol bol gülebilirsin, çünkü biz bu sürece ailecek bile katıldık :)

Ramazan olan şu günlerde sahura kadar uyumuyorum, yemek yeyip öyle yatıyorum ki, boş olan günümün öğleye kadar olan zamanını uykuda geçireyim. Bu gecelerden birinde saat 12 de kalkıp evin köşesinden birşeyler toplamaya başladım bir sepetin içine.. Elime neler mi geçti:

Pritt, Bant, Makas, İp, Sulu boya, Davetiye, İmsakiye, Beyaz A4, çeşitli renkte A4ler, oje, ruj,patetes, hediye paketi,iğne, kurdele,kalem, asestat kalemi vb vb vb. :)


Ornanize bir insan olarak ilk önce internette araştırdım ve hepinize tavsiye edebileceğim bir site buldum:

http://www.making-greeting-cards.com
Güzel fikirler içeriyor, böyle şeylere atılmak isteyenler mutlaka okusun bence, gerçi bende çok bir işe yaramadı ama :)

Sonra ben ne bilirimi sorguladım, ilk okulda neler yaptm... ımmm, ip baskı, patetes baskı, nakış işleme, yastık, boncuk ağaçlar vb vb.

İp baskı ve pateteste karar kıldım, sonra patetes baskı çok abartı geldi vazgeçtim :) Geçen sene bir gazla odamın duvarlarını bizzat kendim duvar kağıdı ile kaplamıştım, oradan artan duvar kağıdını arka fon olarak kullanmaya karar verdim ve imsakiyeyide önce beyaz kağıtla kaplayıp, kart zemini kaline getirdim :)

Neyse uzatmadan sonuca gelelim,


Eheeh bu yukardeki en iyi sayfası zaten, diğerleri daha kötü :)
Aşağıdaki orta sayfası tam bir yanılgıydı, dışını yaptıktan sonra içini ters tutarak yapmışım gecenin bir vakti, geç olmadan düzelttim ama yakında bakınca bazı yazıların ters olduğu anlaşılıyor, onlarıda şakaya vurup içerdeki karmaşaya yedirdim :)

Buradaki tek eksik, fotografımız dudak izi olan sayfada sol alt köşede 2 mizin fotografı olacak, onuda en kısa sürede Tuğçeme vermeden önce ekleyeceğim :)


Ve yukardaki son sayfa :) Kartın arkasına rujla parmak izimi bastım, ancak gece çok rahatsız oldum. Geçen cold casede böyle bir izi kullanıyorlardı. O yüzden gece uyuyamayıp, kaltıp parmak izimi bozdum, keçeli kalemle boyadım fln ehehehe :)


Tuğçeçim, iyiki doğmuş,
iyiki arkadaşım olmuşsun :) iyiki olmaya devam edeceksin. Mutluluklar senle olsun :) Kartıda artık beceriksiz arkadaşımdan bukadar diye saklarsın :)

2 Ağustos 2011 Salı

Yanlış yaparak hayatınızı değiştirebilir misiniz? Bade Yaptı...

Yaklaşık bir hafta önce olan bir olaydan bahsedeceğim....
Küçük kız kardeşim kedileri sever çünkü zaten evde kedi besliyoruz. Kendisi iri yarı, tembel bir siyamdır :) Adı paşa :) Buradan yola çıkarak kendisi bir sokak kedisinin burnunu çok sevimli bulduğu için burnuna dokunmak istemiş ve kedi sinirlenip bir güzel elini ısırmış. Isırmak ne kelime kanatmış.
Tabi bizimkiler hemen hastane yollarında :) Haydarpaşa numuneye gitmişler ve kayıt yaptırıp kuduz aşısı olmuşlar.

Verilen reçeteye göre 5 tane aşı olması gerekiyor kardeşimin ve kedinin de 10 gün boyunca gözetilmesi. Eğer 10 gün sonunda kedi ölmezse kardeşim de kalan son 2 ignesini olmayacak.

Sokak kedisini gözetmek mi? Nereden bulabilir ki tekrar aynı kediyi, ya başka bir sebepten ölürse. Bu korkularla biz de mecburen kediyi eve getirdik ve banyoya kapattık. Başta ulatra korkuyorduk, kuduz olmalı kedi, yemek fln uzaktan verip kaçıyoruz. Ancak günler yavaşça geçtikçe çok sağlıklı ve çok şeker olduğunu anladık. Banyodan çıkarttık şu an evde geziyor, çok oynuyor, çok koşuyor.


Yukarda gördüğünüz fotograf bu sokak kızına ait :) Evet ben ona ne mi diyorum,

Bade yaptığın yanlış, hayatını değiştirdi. Kim bilirdi birisini ısırdığın için bir ev bulacağını :) Demek ki herzaman iyi olmak, şirin olmak değil bazende yanlış yapmak şansını döndürüyor canlıların.


Badenin gözetim süresinin bitmesine 2 gün kaldı, bugün biraz ateşi vardı ve keyfi yoktu. Yanlış birşeylerin olmaması için dua ediyorum, çünkü gerçekten çok uysal ve çok tatlı bir kedi. Sokak gerginliği ile ısırdığını düşünüyorum kardeşimi, umarım böyle olur...

Uzun ve neşeli yaşa benle bade, çünkü sana alıştım kızım :)

Not: Başına böyle şeyler gelenler içinde tecrübelerimi paylaşayım,
1- Haydarpaşadan diğer aşıları vurulmamız için Ümraniye devlet hastanesini kullanacağımıza dair bir kağı imzalamamız gerekiyor.
2-İlk başvurduğunuz kurum sizin takipçiniz oluyor. Aşılarını yaptırıp yaptırmadığınıza dair telefon ediyor ve takip ediyor.
3-2 gün sonrada kedinin durumu ile ilgili bilgi vermek için tekrar Numune ile görüşeceğiz onlarda duruma göre devam yada tamam diyecek.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Stars Falling From The Sky / Pick the Stars / Wish Upon a Star

 Öncelikle izlemek isteyenler:  www.viki.com 'da Stars Falling From The Sky  diye aratarak bulabilirsiniz.

Eveeet, hakkında pek türkçe yorum öneri bulamadığım, hatta hiç bir türkçe sitede görmediğim ama böle birşeyi beni cezbeden bu kore dizisini denemek istedim. Üstüne üstlük türkçe altyazısı da vardı :) ve böyle olduğunu görünce bende size onu biraz tanıtmak istedim :)

Öncelikle önüme ne gelise izleyip, bitiren birisi değilimdir mesela herkesin çok sevdiği mary stayed out all night bitiremediğim dizilerdendir ama bu dizi kesinlikle sonuna kadar kendisini izlettiriyor. Kore'de 2010 yılının ocak ve mart ayları arasında yayınlanmış.

Dizimizi bir cümle ile açıklarsam, bir sigorta şirketinin gözde avukatı/Won Kang Ha  ve satış ekibindeki bir kızın/ Jin Pal Kang aşkıdır. Avukatımız, şirketin kurucu ortağının oğludur ancak yönetsel işlerde görevi yoktur, ve satış ekibinde takım lideri olan bir erkek kardeşi vardır. Şirketin yönetsel işlerini yapan ise diğer kurucu ortağın torunu olan bayandır ki bu bayan küçüklüğünden beri avukata aşık mıdır bilemeyeceğiz ama sürekli onu kendisi ile evlenmeye ikna etmeye çalışmaktadır. Tüm bunlarında ortasında Jin Pal Kang ultra ilginç bir aileden gelmektedir. Babası doktordur ve 5 evlatlık çocuk almıştır, aiedeki tek biyolojik çocuk  sorumsuz mu sorumsuz Jin Pal Kang'dır. Ve son 5 yıl içerisinde sadece avukatı sevmiş ve onun peşinden koşmuştur.

Ve dizimiz Jin Pal Kang 'in ailesini trajik bir şekilde kaybedip 5 küçük kardeşi ile ortada kalmasıyla başlar. Kardeşleri ile birlikte kendi yolunu bulma çabasıyla avukatın evine taşınması ile devam eder.

Sizleri şunu söyleyeyim en azındna ilk 6 bölüm çok ağlayacaksınız. Karakterin, kişiliğin her zaman beton gibi sert olmadığını, size yapışıp kalmadığını, durumlara göre insanın ne kadar değişebileceğini göreceksiniz. Çocukların ve ablalarının çektikleri acılar gözlerinizi doldururken, Jin Pal Kang'ın daha iyi bir insan oluşunu  izleyeceksiniz.




İlk 6-7 bölümden sonra süper bir komedi başlıyor, işler  yavaştan yoluna giriyor. Tabiki böyle bir hayat asla çok kolay olmayacaktır ama  ilk 6-7 bölüm kadar ağlama yoktur ve yavaştan aşk başlamaya başlar. Hatta yukarki fotografta görünen avukatın evinde yaşayan küçük yiğenin Jin Pal Kang'a olan aşkı ve yaptıkları sizi dizinin sonuna kadar kahkahalara boğacaktır :) ki beni çok güldürdü saolsun canım :) (çokta şeker bir çocuk itiraf ediyorum :) )Aslına dizinin ilerleyen bölümlerinde işler daha da karışacak, avukatın Jin Pal Kang'a olan ilgisini farkeden kardeş, bunu engellemek için Jin Pal Kang'a yaklaşacak ve kendini ona aşık bulacaktır. Avukatla evlenmek isteyen müdürün, önemli bir kozla avukatı kardeşi üzerinden tehdit etmesi de filmin önemli bir konusunu oluşturmaktadır.

Tüm bu hareketli ve dopdolu senaryasunda bunlar dışında da bir çok konu paralel işleniyor, örneğin, evdeki 3 erkek de Jin Pal Kang ile ilgilenmeye başlayınca kardeşlerde kurtuşları için birisi ile evlenmesi gerektiğini düşünüyor  ve 5 çocuk içerisinden 3 tanesi bu 3 yakışıklıdan her birini desteklemeye başlıyor, ki bu diyaloglarda sizi kahkahalara boğacağına eminim :) Aşağıdaki fotograftaki paran ve nami... Nami bebek olanları paran ise avukat beyin tarafını tutan uyurgezer kardeş :)


Sonuç,

-Millet! Vaktiniz varsa kesinlikle izleyin. İyi vakit geçirmeyi geçtim sizi hayat hakkında, aile bağları ve kan bağları hakkında düşündüren, kişilik hakkında düşündüren bir dizi.
-Aslında kore dizileri genelde eğlenceli başlar sonra dramatikleşir, bu tersden gittiği için daha da zevkli kıştan sonra bahar gelir fikrini hissediyorsunuz.
- Asla ne ağlarken ne gülerken katılıp, sıkılacaksınız... o boğucu hava yok filmde sadece yüreğinize dokunuyor, sizi ağlatmak için boğmuyor.
-Kızın 25 yaşında bir karakteri canlandırması bana biraz garip geldi, kesinlikle 30 üstü gözüküyor, makyjıda yapamadınız be ekip dedim :)
-Avukatımız cidden karizmatik ve yakışıklı eminim ki kendine has bir kız kayran kitlesi vardır :) ama dizideki uzun boylu karakterimiz değil. Genelde asıl karakter en uzun ve yakışıklısı olur ama bu sadece yakışıklısı :)
-Müdür hanım, bana başından beri iyi insanlarda kötü şeyler yaparı kanıtladı. Hele arada söylediği "" Anne! onunla evlenmek istiyorum çünkü öncelikle bir insan olarak yaşamak istiyorum. Benim önceliğim kadın değil, insan olmak! " gerçekten biraz olsun o karakteri anlamama imkan sağladı ve bu repliğin dizi deki en güzel repliklerden birisi olduğunu düşünüyorum...
-Belki gelip korean dramas listemde 1 numaraya oturmadı ama bende kesinlikle ayrı bir yer bıraktı :) İZLEYİNNN, öneririm ::)